Ali Özeren1, Hülya Mavi2, Yakup Sarıca1, Nurcihan Kiriş3, Fahri Över1

1Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı, Adana
2Antakya Devlet Hastanesi Nöroloji Servisi, Antakya
3Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Nöroloji Bilim Dalı, Adana

Anahtar Kelimeler: hemiplejinin anozognozisi, inme, sağ hemisfer, anatomi

Özet

AMAÇ: Hemiplejinin anozognozisi (HA), hastanın hastalığını inkâr etmesi ve defisitine olan ilgisinin kaybolması olarak tanımlanabilir. Bu tanım içinde işlevsel defisitin tanınmaması şeklinde inkâr fenomeni ve buna uygun bir davranış paterni söz konusudur. Kesinlikle nöral bir bozukluk olduğu şeklindeki oldukça açıklayıcı ve bilimsel zemine oturan açıklamalara karşın, pazı psikolojik faktörlerin de (savunma düzenekleri, depresyon gibi) HA gelişiminde etkili olabileceği ileri sürülmüştür. HA’da nöral mekanizmaların varlığına en önemli kanıt, bu bulgunun sıklıkla sağ hemisfer lezyonlarına bağlı olarak ortaya çıkması ve bunun yanı sıra, sağ karotid artere amital uygulanan olguların motor defisitlerinin ayırdında olmamalarıdır. HA, uzun yıllar boyunca parietal lob lezyonlarının önemli bir bulgusu olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, bazal ganglionik ve/veya talamik lezyonlarla da anozognozinin ortaya çıkabildiği gösterilmiştir.

YÖNTEMLER: Bu çalışmada HA’nın inter ve intrahemisferik yerleşiminin, eşlik eden nörolojik ve nöropsikolojik bulgularla ilişkisinin araştırılması ve bunlar aracılığı ile HA’nın patogenezinin anlaşılması amaçlanmıştır. Gereç ve YÖNTEMLER: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniğinde “ilk supratentoryel inme” tanısı ile yatan ve 56’sında iskemik infarkt, 29’unda intraserebral hemoraji tanınan toplam 85 olguda, hastalığın akut evresindeki HA varlığı araştırılmıştır. Olguların tümü en az 5 yıllık formel eğitimlidirler. 85 olgunun 54’ünde sağ, 31’inde sol hemisfer tutuluşu saptanmıştır. Olgulara Starkstein ve ark. (1992) tarafından önerilen anozognozi sorgulama formunun yanı sıra, ayrıntılı nörolojik muayene, yarımekânsal, duysal ve motor ihmal varlığı, motor kalıcılık, konstrüksiyonel yetenek ile ilgili testlerin yanı sıra Gülhane Praksis Testi ve Hamilton Depresyon Ölçeği (HDÖ) uygulanmıştır. BBT bulgularının değerlendirilmesinde Gelbert ve ark. (1986) ve Alexander ve ark. (1987) tarafından kullanılan BBT atlaslarından yararlanılmıştır.

BULGULAR: 85 olgunun 19’unda (%22,3) HA saptanmıştır. Bu olguların 18’inde sağ, birinde ise sol hemisfer lezyonu söz konusudur. HA olan olgularda duysal defisit (p<0,01), duysal ihmal (p<0,001), yarımekânsal ihmal (p<0,05) ile motor kalıcılık bozukluğu (p<0,05), HA olmayan olgulara göre daha yüksek sıklıkta gözlenmiştir. HA olan olgularda putamen (p<0,001), superior parietal lobül (p<0,05) ve inferior temporal girusun (p<0,05) daha sık olarak etkilendiği görülmüştür. HDÖ, HA olan ve olmayan olgularda anlamlı farklılık göstermemiştir.

SONUÇ: Bulgularımız HA’nın bir sağ hemisfer bulgusu olduğu gerçeğini teyit etmiştir. Özellikle bazal ganglionları da etkileyen ve parietal ve temporal yapıları da tutan lezyonlarda daha sık görülmüştür. HA’nın depresyondan koruyucu etkisi görülmemiştir. Tüm bu bulgular, HA’nın psikolojik faktörlerden çok, sağ hemisferin belirli yapılarının (nöral ağları kesiye uğratan) lezyonları ile ortaya çıktığını telkin etmektedir. Bununla birlikte, sadece sözel iletişime dayanan yapılandırılmış görüşmelerin, dil sorunu olan olgularda HA’nın varlığını ortaya koymada yetersiz kalabileceğini de aklımızda tutmamız gerekir.