Fatma Candan1, Nihal Işık1, İlknur Aydın Cantürk1, Zahide Yılmaz2, Reyhan Gürer3, Nüket Yıldız1

1Sağlık Bakanlığı Göztepe Eğitim Ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği, İstanbul
2Kütahya Evliya Çelebi Devlet Hastanesi, Kütahya
3Tuzla Devlet Hastanesi, İstanbul

Anahtar Kelimeler: ürik asit, peroksinitrit, multipl skleroz

Özet

AMAÇ: Peroksinitrit (PRN) güçlü bir oksidan olup doku ve hücrelere zarar verir ve multipl sklerozun (MS) patogenezinde major bir rol oynar. Ürik asit (ÜA) insanlarda pürin metabolizmasının doğal olarak oluşan son ürünüdür ve serumda en fazla bulunan endojen antioksidandır. Ürik asit, PRN’ye seçici olarak bağlanıp onu inaktive eder. Yakın dönemde yapılan çalışmalarda MS hastalarında serum ÜA seviyesinin düşük olabileceği öne sürülmektedir.

Bu çalışmanın amacı, endojen antioksidan savunmanın, MS’nin patogenezindeki rolünü araştırmak için, multipl skleroz hastalarında serum ürik asit düzeylerini belirleyerek, demografik ve klinik özellikler ile olan ilişkisini incelemektir.

YÖNTEMLER: Ataksız dönemde bulunan 206 MS hastasında (151 kadın) ve 38 yaş ve cins eşleştirilmiş sağlıklı bireyden oluşan kontrol grubunda, serum ÜA değerleri belirlendi. Klinik alt tiplerine göre 206 hastanın; 159’u relapsing remitting (RR-MS), 37’si sekonder progresif (SP-MS) ve 10 hasta da primer progresif (PP-MS) formunda idi. Hastaların dizabiliteleri EDSS (Expanded Disability Status Scale) skoru ile değerlendirildi. Hastalar 12 ay boyunca takip edildi ve bu süre içinde 206 hastanın 45’inde atak gözlendi. Atak gözlenen hastalarda tedaviden hemen önce serum ÜA seviyeleri ve EDSS değerleri belirlenerek ataksız dönem ile karşılaştırıldı.

BULGULAR: Multipl skleroz hastalarında, serum ürik asidi kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (p<0.0001). Hastalar cinsiyetlere göre ayrıldığında, kadınlarda ve erkeklerde serum ÜA düzeyi, kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu. MS hastaları genel grup olarak ve cinsiyetlerine göre ayrıldığında; hastalık süresi ile serum ürik asidi arasında anlamlı bir ilişki bulunmadı. Tüm hasta grubunda EDSS ile serum ÜA arasında anlamlı bir ilişki saptanmaz iken, hastalar cinsiyetlere göre ayrıldığında, EDSS değerleri ile serum ÜA arasında anlamlı ters bir ilişki bulundu (p<0.05). Klinik alt tiplerine göre; en düşük serum ürik asit düzeyi sırası ile PP-MS, sonra SP-MS ve RR-MS hastalarında bulundu, fakat gruplar arası anlamlı fark saptanmadı. Takip süresince atak gözlenen 45 hastanın, ataksız döneme göre, ürik asit düzeylerinde anlamlı bir azalma (p<0.0001) ve EDSS değerlerinde anlamlı bir artış (p<0.0001) gözlendi.

SONUÇ: Bizim çalışmamızın sonuçları, MS hastalarında ürik asidin primer olarak düşük bulunabileceğini ve atak döneminde endojen bir antioksidan olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Bu çalışma, yüksek serum ürik asit seviyelerinin, klinik bulgulara olabilecek faydalarının araştırılması gerekliliğine dikkat çekmektedir.