Oğuzhan Kurşun1, Hülya Karataş2, Kayıhan Uluç3, Sevim Erdem Özdamar4, Tomris Erbaş5, Ersin Tan4

1SB Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Nöroloji Kliniği, Ankara
2Hacettepe Üniversitesi, Nörolojik Bilimler ve Psikiyatri Enstitüsü, Ankara
3Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul
4Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Ankara
5Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Endokrinoloji ve Metabolizma Ünitesi, Ankara

Anahtar Kelimeler: Diabetes mellitus, glukoz intoleransı, polinöropati, sinir lifleri, deri, biyopsi.

Özet

AMAÇ: Dünya genelinde çok yaygın bir hastalık olan diabetes mellitus (DM)’un en sık komplikasyonu polinöropatidir. Bu komplikasyonun erken dönemde tanınması tedavi planının belirlenmesi açısından çok önemlidir. Diyabetik nöropatinin erken teşhisinde son yıllarda intraepidermal sinir lifi (İESL) analizi yöntemi kullanılmaya başlanmış ve hem geleneksel fasiküler sinir biyopsisine, hem de diğer tanı yöntemlerine üstünlüğü gösterilmiştir. Bu çalışmada, İESL analizi kullanılarak erken dönem glukoz metabolizması bozukluklarının periferik sinirler üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.

YÖNTEMLER: Prospektif olarak planlanan bu çalışmada polinöropatiye ait şikayetleri olmayan, nörolojik muayeneleri normal olan ve bozulmuş glukoz toleransı [impaired glucose tolerance (IGT)] tespit edilen 12 hasta ile 10 erken dönem DM hastasında deri biyopsisinde İESL analizi ile asemptomatik dönemde lif kaybı araştırılarak sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldı.

BULGULAR: DM hastalarından oluşan grubun yaş ortalaması 53.4 ± 10.9, IGT hastalarından oluşan grubun yaş ortalaması 50.8 ± 10.6 olarak saptandı. Hem IGT, hem de DM grubunda bulunan hastaların parestezi yakınmaları yoktu ve nörolojik muayeneleri normaldi. DM hastalarından oluşan grupta ortalama lif yoğunluğu 6.4 ± 2.7 mm-1, IGT hastalarından oluşan grupta 7.5 ± 3.2 mm-1, kontrol grubunda ise 13.7 ± 2.7 mm-1 olarak saptandı. Kruskal-Wallis testi ile yapılan istatistiksel analizde her üç grup arasında anlamlı farklılık olduğu görüldü (p< 0.0001). Grupların ikişerli karşılaştırmaları sonucunda anlamlı farklılığı yaratanın ayrı ayrı hasta grupları ile kontrol grubu olduğu saptandı. Ancak DM ile IGT grubu arasında lif yoğunluğu açısından anlamlı farklılık saptanmadı (p= 0.5, Mann-Whitney U testi).

SONUÇ: Çalışmamızda erken dönem asemptomatik DM hastaları yanında IGT hastalarında da İESL sayısının azaldığı saptanmıştır. Bu sonuç glukoz metabolizma bozukluğu olan hastalarda prediyabetik dönemde bile lif kaybının başladığını göstermektedir. Bu bilgi glukoz metabolizma bozukluklarının erken teşhis ve kontrolünün nöropatik komplikasyonların önlenmesi açısından önemli olduğunu ortaya koymaktadır.