İdiyopatik İntrakraniyal Hipertansiyonda Nöro-Görüntülemenin Tanıya Katkısı
Bedia Samancı1, Erdi Şahin1, Yavuz Samancı2, Esme Ekizoğlu1, Nilüfer Yeşilot1, Oğuzhan Çoban1, Betül Baykan1
1İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye
2Tekirdağ Devlet Hastanesi, Beyin ve Sinir Cerrahisi Kliniği, Tekirdağ, Türkiye
Anahtar Kelimeler: İdiyopatik intrakraniyal hipertansiyon, MRG, MRV, nöro-görüntüleme, nöro-radyoloji
Özet
Amaç: Tanısında zorluklar yaşanabilen papilödemsiz idiyopatik intrakraniyal hipertansiyon (İİH) olgularının varlığı, yeni tanı ölçütlerinde kafa içi basınç artışına işaret eden nöro-radyolojik özelliklerin eklenmesine neden olmuştur. Bu çalışmada kesin İİH tanısı konmuş hastaların nöro-görüntüleme bulgularının araştırmacılar arasındaki tutarlılığının ve tanıya olan olası katkısının incelenmesi hedeflenmiştir.
Gereç ve Yöntem: Kesin İİH tanısıyla takipli, kraniyal manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve MR-venografi (MRV) incelemelerinin her ikisine ulaşılabilen ardışık 41 hasta çalışmaya dahil edildi. Görüntülemeler boş sella, glob posteriorunda düzleşme, optik sinir kıvrımlanması, transvers sinüs stenozu/hipoplazisi ve ek olarak non-spesifik ak madde lezyonları yönünden, olguların klinik verilerine kör, alanında tecrübeli iki ayrı nörolog tarafından standart bir formla incelendi. Sonuçlar araştırmacılar arası uyum bakımından kappa (κ) analizi kullanılarak değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların (38 kadın, 3 erkek) ortalama vücut kitle indeksi 29,2±5,48; beyin omurilik sıvısı açılış basıncı 371±149,4 mmH2O idi. Altı hastada papilödem saptanmadı. MRG ve MRV incelemeleri tanıyı destekleyen ek bir bulgu olup olmamasına göre değerlendirildiğinde, araştırmacılar arasında MRG açısından zayıf (κ=0,333, p=0,021), MRV açısından iyi düzeyde (κ=0,735, p<0,0001) uyum olduğu görüldü. Alt başlıklar değerlendirildiğinde boş sella, optik sinir kıvrımlanması ve non-spesifik ak madde lezyonları yönünden orta (sırasıyla κ=0,417, p=0,001; κ=0,523, p=0,001; κ=0,443, p=0,002), glob posteriorunda düzleşme ve transvers sinüs stenozu yönünden zayıf (sırasıyla κ=0,291, p=0,06; κ=0,389 p=0,006), transvers sinüs hipoplazisi yönünden ise iyi düzeyde (κ=0,801, p<0,001) uyum mevcuttu.
Sonuç: Çalışmamızda, yeni Friedman tanı kriterlerinde özellikle papilödemsiz hastalar için tanımlanmış olan ek nöro-radyolojik bulguların, iki deneyimli nörolog arasında bile zaman zaman zayıf-orta uyum gösterdiği görülmüştür. İİH hastasını değerlendirirken sadece kitle lezyonlarını dışlamakla yetinmeyip nöro-radyolojik görüntülemelerin yeni ölçütler yönünden dikkatle incelenmesinin ve klinik bulguların mutlaka göz önünde bulundurulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.